• frankenstein temasını inceleyen bir sinema filmi.
  • kill bill deki intikam meleği uma thurmana hitap şeklimiz, film boyunca adının öğrenilmemesi için her yola başvurulmuş, sanki çığlık çığlığa ay onu gördün mü, buna dikkat ettin mi, sence o sözle ne demek istedi diye tartışılan yeterince konu yokmuş gibi bir de bu konuda merakta bırakıldık.. düşmanlarını mundar edişini coşkuyla, onun yerine yorularak izlediğimiz katana ustası black mamba..
  • uma thurman ve quentin tarantinonun beraber yarattıkları karakter.
  • (bkz: natural born killer)
  • (bkz: the bridge)
  • (bkz: beatrix kiddo)
  • adamın ayağını eline veren* bağyan.

    (bkz: düşman başına)
  • taze suser,iyi dost, saskin, miyop,sinemaci,bahtsız,cici,güzel,hatun
    özetle böyle kendisi...
  • joana vasconcelos tarafindan 2001 yilinda tasarlanip yapilan , tamponlardan olusan *avize seklindeki calismasinin adi.
  • feci şekilde başarısız bulduğum frankenstein uyarlaması. narsist doktor frankenstein’ın mükemmel kadını yaratma çabası gibi enteresan olabilecek bir düşünce bile doğru dürüst işlenememiş filmde. mary shelley gorse, sinirinden mezarında ters dönerdi sanıyorum. o kadar da sinir bozucu pek çok açıdan.

    bir kere aslına sadık olmayan bir uyarlama. gerçek frankenstein hikayesine uymayan bir dünya şey katılmış filme. bilmiyorum daha da grotesk olsun diye mi, kitapta hiçbir şekilde denk gelmediğime emin olduğum bir cüce de var filmde. anlayamadığım nasıl olup da senaristin bir gotik başyapıtı alıp ondan bunca kötü bir hikaye çıkarabilmiş olması. bunun için ayrı bir çaba gösterilmesi gerekiyor gibi geldi bana filmi izlerken.

    -spoylır-

    aslına sadakatsiz edebiyat uyarlamalarından hoşlanmayışımı bir yere koyacak olsam ve bir an için gerçekten, narsistik kişilik bozukluğu ile malul doktorumuzun, mükemmel kadını yaratma kaygısına iyi bir hikaye gözüyle baksam da bu kez de oyunculuktan ve yönetmenden şikayet ederken buluyorum kendimi.

    işlenmek istenen fikir sahiden ilginç, aslına bakılırsa. kibirli, zeki, yakışıklı, kültürlü doktorumuz frankenstein; aslında daha önce yarattığı erkek yaratığa eş olsun diye bir de kadın yaratmak isterken, çok fazla ileri gidip gerçekten çok güzel bir kadın yaratır.

    sonra o kadına okuma yazma başta olmak üzere pek çok şey öğretir. amacı en az erkek kadar bağımsız, özgür, kendinden emin bir kadın yaratmaktır.

    bu anlamda kadının isminin eva olmasına şaşırmıyoruz elbette. sevgili doktorumuz adem, kendisine havva’sını oluşturma peşindedir çünkü.

    gelin görün ki sevgili eva, doktorun umduğundan da kültürlü, zeki ve güzel bir kadın olup çıkar. filmin bir sahnesinde arkadaşına; ”john keats de şöyle demiş, böyle demiş” diye hava atarken, hanım kızımız ”keats never wrote such a thing” diyip çıkar. iş ağız dalaşına varınca da kütüphaneden shelley’in kitabını alıp doktorumuzun kucağına fırlatıverir.

    bu da yetmez eva, sosyeteye karışıp sarışın bir oğlana tutulur ve bu da doktorun delirmesine, ”ya benim olacaksın ya da kara toprağın” nidaları ile mükemmel kızımıza tecavüz etmeye kalkmasına varacak şekilde olayların tırmanmasına neden olur.

    eva, ” ne sanıyorsun kendini, ben sana ait değilim” diyerek doktorun yaratmak istediği bağımsız kadın olduğunu ortaya koyar ama; narsist doktorumuz işte bunu, yani havva’sının onu istemeyebileceğini hesaba katmış değildir.

    -bitti spoylır burda-

    evet aslında senaryo ilginç değil mi? pek çok açıdan hoş şeyler yakalanmış. ama filmin hiç ilerlemediğini, insanın dakikalarca ya doktoru evinde şöminenin başında otururken ya da havva’yı atla dolaşırken izlemek zorunda bıraktığını söylesem? ya da ne erkek canavarın romanın orjinalinde çok da güzel anlatılan yalnızlığından, varoluşunun anlamsızlığından ne de insanlarda nefret ve tiksinti uyandıran dış görünüşüne dair trajedisinden eser olmadığını söylesem? doktor frankenstein rolü için seçilen sting’in bu karakterin sahip olması gereken heyecanın, yarayıcılığın ya da zekanın onda birini dahi izleyiciye vermeyen bir oyunculuk sergilediğini söylesem? yine de izler misiniz bilmiyorum... ben olsam sırf saçımı başımı yolmak için izlerdim.

    benzer derecede sinir bozucu bir edebiyat uyarlaması isteyenler için bu yıl vizyona giren jeremy irons’lı casanova’yı önerebilirim.
hesabın var mı? giriş yap